Tıp Fakültesi

Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyemiz Prof. Dr. Asena Akdemir, artan terör olaylarının insan psikolojisine olan etkisini değerlendirdi.

Prof. Dr. Asena Akdemir

Son dönemlerde artış gösteren terör olaylarıyla birlikte toplumda travma, depresyon, ölüm korkusu gibi konulardan sıkça söz edilmeye başlandı. Her türlü terör saldırısının kişilerin fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne gelen bir etki olduğunu dolayısıyla bunların şu dönemde kısa vadeli etkileri olacağı gibi gelecekte uzun vadeli etkilerinin de olacağını söyleyen Psikiyatr Prof. Dr. Asena Akdemir, şöyle konuştu:

"Öncelikle gün içerisinde ara ara akla gelen kendini kötü hissetme duygusu yerini depresyon ve travma sonrası stres bozukluğuna bırakırsa ağır psikiyatrik hastalıklara dönüşebilir. Başlangıçta özellikle bilişsel, duygusal, fiziksel ve davranışsal bir takım şikayetler ortaya çıkar. Çaresizlik duygusu artabilir, dehşet içerisinde hissedilebilir, olay rüyalarda görülebilir ya da gün içerisinde tekrar tekrar akla gelebilir, çabuk irkilme, olağandışı bir huzursuzluk, çabuk uyarılabilme ya da geleceğe yönelik güven ve umut duygularında bir yıkım olabilir. Bunların yanında olayla ilgili bazı şeyler defalarca akla gelebiliyor, bazı şeyler ise aksine tamamen unutulabiliyor.

Bellekte sorunlar olabiliyor. Kişide içe kapanma, dikkat ve konsantrasyonda bozulmalar, uyku ve iştah düzeninde değişiklikler, yabancılaşma hisleri ve suçluluk olabiliyor. Çocuklarda ise olayı adlandıramadıklarında ya da soru soramadıklarında durup dururken ağlama, oyun oynayamama, iştah kapanması gibi sorunlar ortaya çıkabiliyor. Bunların oluyor olması kişiyi anormal yapmaz. Ancak bazen kişiler bu tür belirtiler gördüğü zaman delirdiklerini düşünebiliyor. Böyle bir durumun olmadığının, bu belirtilerin şu dönemde yaşananlar dolayısıyla normal olduğunun anlatılması gerekiyor. Eğer kronikleşmişse ve sosyal hayatı bozuyorsa işte o zaman travma sonrası stres bozukluğu ortaya çıkıyor olabilir."

ULUSAL BİRLİĞİ KORUYUCU MESAJLAR HAYATİ ÖNEMDE
Bu tür kaygıların artmasını önlemek için topluma, medyaya ve siyasilere önemli görevler düştüğünü söyleyen Prof. Dr. Akdemir, şöyle devam etti:

"Kişilerin bu tür kaygıları güvendiği insanlarla paylaşması, onların desteğini alması gerekiyor. En çok da benzer şeyler yaşamış insanlar varsa nasıl baş edebilecekleri ile ilgili fikir alabilirler. Başkalarına karşı güvensizlik hissettiğinde güvenli olduğunu düşündüğü yerler ya da birlikte güvende hissettiği kişilerle bir arada bulunmaları iyi olur. Mümkünse o duyguları bastırmak yerine onları tanımak, anlamlandırmak süreç içerisinde bunları deneyimlemek daha sağlıklı olur. Medyanın da dil kullanımına dikkat etmesi, özellikle vahşet içeren görüntüleri yansıtmaması gerekiyor. Siyasi anlamda da toplumsal olarak ülkenin bölündüğüne dair endişelerin yatışması adına eylemlerinde ve söylemlerinde siyasilere daha birleştirici, ulusal birliği koruyucu mesajlar verme ve önlem alma görevi düşüyor."

"YAPILMAK İSTENEN BÖL, PARÇALA, AYRIŞTIR POLİTİKASI"
Toplumda oluşabilecek genel kaygıların ve günlük yaşamda oluşabilecek aksaklıkların terörü besleyeceğini söyleyen Akdemir, sözlerini şöyle noktaladı:

"Zaten ülkede yapılmak istenen böl, parçala, ayrıştır politikası. Yani kimsenin dans eden insanları öldürmek gibi bir amacı yok. Bu olayların insanlara yaşattığı hissi ortaya çıkarmak için yapıyorlar. Örneğin Reina olayında bu gerçekleşti. Birçok insan eve kapandı, kimse dışarıya, alışverişe veya eğlenmeye çıkamaz oldu. Sonuçta yaşam tarzıyla ilgili yaptırımlara yol açıyor ve tehlikeli olan bir diğer kısım da bu. İnsanların en hassas oldukları ve kolay ayrıştırabileceklerini bildikleri için belli konulara yöneliyorlar. Bu toplum mühendisliğidir. Rutin yaşam alışkanlıklarından el ayak çekilmemesi gerekiyor. Eğer çekilirse istediklerini almış olacaklar zaten."