Tıp Fakültesi

İstinye Üniversitesi, Ar-Ge merkezleri ile Mimar ve Mühendisler Grubu'nun (MMG) bu sene 2.sini düzenlediği 2'inci ARGE ve İnovasyon zirvesinde katılımcı olarak yer aldı.

Zirvede birçok üniversite, savunma sanayisinde çalışan firma ve inovasyon ile ilgilenen firmalar katıldı. Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Erdal Karaöz de zirvede ar-ge konusunda kat ettikleri gelişmeleri anlatırken gelecekte Türk bilim insanlarının ölmüş beyin dokularını tekrar tedavi edebileceğini ve idrar veya kan örneği ile kanseri erken teşhis edebileceklerini açıkladı.

4 AYRI ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME MERKEZİ KURULDU

Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Erdal Karaöz geçen sene kurulan ve bu yıl ikinci yılına giren bir üniversite olmasına rağmen geleneksel üniversite anlayışının dışına çıkarak daha inovatif, daha araştırmacı, daha bilimsel üretime yatkın bir üniversite kurmayı amaçladıklarını belirtti ve inovasyon konusunda yapılan atılımları şöyle açıkladı:

"İstinye Üniversitesi'nde hedef olarak 4 farklı alanı seçtik. Kök hücre ve doku mühendisliği, moleküler kanser araştırmaları, 3 boyutlu tıbbi ve endüstriyel tasarım ve son olarak nörolojik bilimler alanlarında 4 ayrı araştırma ve geliştirme merkezi kurduk. Bunların hepsinin alt yapılarını tamamladık. Burada çalışacak araştırmacıları, bilim insanlarını gerek yurt içi gerek yurt dışından kadromuza dahil ettik ve yaklaşık 6 aydır da bu ar-ge merkezlerinde çalışıyoruz. Öncelikle kök hücre ve doku mühendisliğinde çalışacak grup yaklaşık 17 yıllık birikime sahip, yurtiçi ve yurtdışından gelenlerden oluşan bir ekipten oluşmaktadır."

"ÖLMÜŞ BEYİN DOKULARI TEKRAR TEDAVİ EDİLEBİLECEK"

Şu ana kadar yapılan projelerden ve üzerinde araştırmaları devam eden gelişmelerden de bahseden Prof. Dr. Karaöz, sözlerine şöyle devam etti:

"Günümüzde maalesef tıbbın tedavi edemediği bazı hastalıklar söz konusu. Bu hastalıklar genel olarak merkezi sinir sistemini yani beyin-beyincik ve omurilik- ile ilgili organları ilgilendiren omurilik yaralanması, beyin felci, serebral palsi gibi isimlerle anılan ve temelde travma ya da bir nedenden dolayı ilgili dokuyu besleyen kan akımının bir nedenden dolayı kesilmesi sonucu o dokudaki ölmesiyle karakterize patolojilerdir. Yani o organdaki hücrelerin ölmesi sonucu hastada o organ ile alakalı klinik sonuçların gözlenmesidir. Bugün için modern tıp alanında kullanılan hiçbir yöntem bu ölmüş hücreleri yerine koyabilme yeterliliğinde değildir. Dolayısıyla, kök hücre tabanlı hücresel tedaviler ölmüş dokuyu tamir etmek ve yenilemek amacıyla yapılan uygulamalardır.

Prof. Dr. Karaöz

 

Bu amaçla son 15 yıldır dünyanın birçok gelişmiş ülkesi kök hücre esaslı tedaviler konusunda hem yoğun çalışmakta hem de ciddi yatırımlar yapmaktadır. Ülkemizde bu alanda oldukça deneyimli bir ekibe sahip olan üniversitemiz bünyesinde hem ar-ge anlamında hem de klinik uygulamalar anlamında ciddi yatırımlar yapılmıştır. Bu çabaların sonuçlarını da yavaş yavaş almaktayız. Kök hücre tedavisi uyguladığımız hastalarda bizi çok heyecanlandıran sonuçlar var ama bunlar henüz daha çok erken. Gelecekte ar-ge laboratuvarlarında gerçekleştirdiğimiz patentlenebilir çalışmaların sonuçlarına koşut olarak geliştireceğimiz klinik tedavi protokolleriyle önce kendi ülke insanımıza sonra da evrensel boyutta bilimsel ve etik kurallar çerçevesinde hastalara faydalar sağlamayı amaçlıyoruz."

Prof. Dr. Engin Ulukaya

 

TÜRK BİLİM İNSANLARI DA LABORATUVARDA 3 BOYUTLU DOKU ÜRETECEK

İstinye Üniversitesi bünyesinde kurulan doku mühendisliği laboratuvarını da anlatan Prof. Dr. Karaöz burada insanların kemik, kıkırdak, deri gibi 3 boyutlu dokularını üretmek gibi bir amaç olduğunu da belirtti ve "Çok yakında İstinye Üniversitesi araştırmacılarının bu konuda çabalarının sonuçlarını göreceksiniz. Örneğin, laboratuvarlarda yetiştirdiğimiz kulak dokusunu, deri dokusunu, kemik ve kıkırdak dokularının ilk verilerini duyabileceksiniz" dedi.

"İDRAR VEYA KAN ÖRNEĞİ İLE KANSER ERKEN TEŞHİS EDİLEBİLECEK"

İstinye Üniversitesi olarak moleküler kanser araştırmalarına çok önem verildiğini de belirten Prof. Dr. Karaöz, "Bu alanda biz 3 tane başlık seçtik. Bir tanesi tanı. Yani ne kadar erken tanı koyabilirsek kanserin tedavisinde çok daha başarılı olabildiğimizi biliyoruz.

Dolayısıyla kanserin henüz başlangıç evrelerinde, hiçbir şeyin farkında değilken hastadan alınacak bir idrar örneği ile oradan elde edeceğimiz mikro-moleküller yapıların tespiti ile sizde daha kanserin çok erken tanısına yönelik çabalarımız var. Tanı ile beraber tedavi ile alakalı çabalarımız var. Yeni ilaç geliştirme çabalarımız var. Bu anlamda üniversitemiz bünyesinde moleküler kanser araştırma merkezi müdürü, Prof. Dr. Engin Ulukaya ve ekibinin geliştirdiği bir molekül var. Onun patentini aldık ve bu çabalar devam ediyor" dedi. Ek olarak kanserin tedavi etkinliğini hatasız ortaya koyacak oldukça yeni teknolojileri kullanmaya başladıklarını belirten Prof. Dr. Karaöz, bir miktar kan örneğinden tespit edebildiğimiz dolaşan kanser hücrelerini yakalayarak tedavinin etkinliğinin takip edilebildiğini söyledi.

Nöromonitarizasyon

Son olarak kurgulanan Nörolojik Bilimler Ar-Ge merkezinde de Nörolojik hastalıkların tanı ve tedavisinin etkinliğini saptayacak oldukça gelişmiş teknolojilerinin yanında beyin cerrahisiyle alakalı ameliyatlarda cerrahların işini oldukça kolaylaştıran "Nöromonitarizasyon" alanında oldukça deneyimli bir ekiplerinin olduğunu söyledi.